Anksiyete Kaygı Bozukluğu, Türkçede karşılığı kaygı bozukluğu olan anksiyete bozukluğu, kişiye
sürekli ve her an kötü bir olay olacakmış, kötü bir haber duyacağı veya
yakının ya da kendinin başına kötü bir şey geleceği gibi his ve kaygılar
ile gelişen bir psikolojik rahatsızlıktır.
Günlük hayatta her insan bazı dönemlerde kaygı duyabilir. Bu gayet normal
bir duygudur. Ancak her insan olayları farklı algılar ve bu nedenle kaygı
oldukça hafif dereceden kişiyi oldukça huzursuz eden panik derecesine
kadar yoğun olabilir. Kaygının kişinin denetiminin dışına çıkıp oldukça
yoğun hissedilmesi ve kişinin işlevlerini bozan bir seviyeye ulaşması
halinde anksiyete kaygı bozukluğu ortaya çıkar.
Genellikle ergenlik döneminde ortaya çıkan ve kişiyi olumsuz etkileyen
anksiyete kaygı bozukluğu, toplumda oldukça sık görülen bir rahatsızlıktır
ve kadınlarda erkeklere göre daha sık rastlanır.
Kaygı bozukluğunun en büyük özelliği kişinin günlük hayatında nedensiz
yere ve kendini engelleyemeyecek derecede sürekli huzursuz, gergin,
sinirli ve sıkıntılı hissetmesidir. Anksiyete kaygı bozukluğu kişinin duygularını düşüncesini ve
davranışlarını olumsuz derecede etkiler ve tedavi edilmediği taktirde iş
ve sosyal hayatında ve insan ilişkilerinde bir takım sorunlara neden
olabilir.
Anksiyete kaygı bozukluğu belirtileri, bu rahatsızlık kişide duygusal ve bedensel olarak belirti
verir.
Duygusal belirtiler, kişinin
kendini sürekli gergin ve her an tetikte hissetmesi, tedirgin olma ve endişe
duyma, en kötü olasılığın başına geleceğini düşünme, felakete odaklanma,
tehlike işareti gözleme, dikkat toplamada zorluk, düşünce duraklamaları,
kontrolü elinden kaybetme korkusu, başkalarının kendini yanlış anladığını
düşünme, aklın bulanık olması ve ölüm korkusu
Bedensel belirtiler, baş ağrısı,
halsizlik, uykusuzluk, sersemlik, karın ağrısı veya bulantı, zor nefes alma,
seyirme veya titreme, ateş basması ve yüzün kızarması, kalp çarpıntısı, sık
idrara çıkma ve kasların gergin olması gibi belirtilerin tamamı ya da bir
kısmı anksiyete kaygı bozukluklarında görülebilir.
Anksiyete kaygı bozukluğu nedenleri nelerdir?
Kaygı bozukluğunun nedenleri tam olarak bilinememektedir. Ancak uzun süre
boyunca stres durumu yaşama, hormon ve kimyasal bozukluklar, aşırı alkol
kullanımı ve ilaç bağımlılığı ve travma gibi durumların yanı sıra kalıtsal
faktörler de bir çok rahatsızlıkta olduğu gibi kaygı bozukluğunda da
nedenleri arasında sayılabilir. Anksiyete kaygı bozukluğunu tetikleyen
faktörleri anlamak ve bunlarla mücadele etmek için mutlaka profesyonel uzman
veya doktor yardımı almak kişinin sosyal ve iş hayatı bakımından oldukça
önemlidir.
Anksiyete kaygı bozukluğu tedavisi varmı ?
Bu rahatsızlık tedavi edilmediği durumlarda ömür boyu sürecek ve kişi de
önemli kayıplara neden olacak bir rahatsızlıktır. İleri zamanlarda kişide
kaygı bozukluğuna ek olarak depresyon durumu da ortaya çıkabilir. Bu
rahatsızlık tedavi edilmediği takdirde hastaların sigara ve alkol gibi bazı
zararlı alışkanlıkları edinmesine ve aşırı kaygı durumu kalp dolaşım sistemi
ve hipertansiyonun olumsuz etkilemesine yol açabilir. Bu nedenle kaygı
bozukluğunun ilk belirtilerinin vermeye başladığı anda tedavi edilmesi
oldukça önem taşır.
Anksiyete ilaç
tedavisi varmı ?
Bu rahatsızlığın ana tedavisi mutlaka doktor gözetiminde kullanılması gereken antidepresan ilaçlarla
yapılır. Hastanın durumuna bağlı olarak bu ilaçlara ek olarak benzodiazepin
grubu ilaçlar da önerilebilir. Tedavide ilaçların etkilerinin 15-30 gün
arasında görülebileceği ve tedavinin başında bazı şikayetleri geçici olarak
artıracağı bilinmelidir. Hastada kullanılan ilaçlardan sonra gözle görülür
bir düzelme sağlandığında tedavi yaklaşık 6-9 ay daha devam ettirilir ve
yine doktor kontrolünde ilacın kesilmesi sağlanır.
Psikoterapi, anksiyete bozukluğunda antidepresan ilaçlarla beraber gereken durumlarda
bilişsel davranışçı terapi ile beraber uygulanabilir. Psikoterapi ilç
tedavileri ile birlikte uygulandığı zaman anksiyete hastalarının yaklaşık
%90'ı başarılı bir şekilde tedavi edilmiştir. Bu tedavi yönteminde amaç,
kişinin olumsuz düşünce ve davranış biçimlerini değiştirmesini ve hastalıkla
başa çıkabilmesini sağlamaktır. Bilişsel davranışçı terapiler hastalığın
durumuna göre 6-12 seans sürebilir. Bu seanslarda hasta ilk olarak
rahatsızlığının ne olduğu ve nedenleri konusunda eğitilir. Psikoterapi
seanslarında anksiyete hastaları bilgilendirmenin yanı sıra birtakım gevşeme
ve nefes alma egzersizleri ve stresi kontrol altına alma yöntemleri ile
rahatlatılır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder