Adet döneminde baş dönmesi, adet dönemi üreme çağına erişmiş sağlıklı her kadının fizyolojik olarak yaşadığı bir süreçtir. Her ay düzenli olarak yaşanması gereken süreç bazen sıkıntılar ile kendini gösterir. Bazı kadınlar adet döneminde baş dönmesi, baş ağrısı, karın ağrısı, kasık ve bel ağrısı gibi birçok şikayete maruz kalabilir.
Adet döneminde yaşanan baş dönmesi yine çoğu kadının maruz kaldığı bir şikayettir. Baş dönmesi adet öncesi sendrom olarak adlandırılan rahatsızlık nedeniyle oluşabileceği gibi, kansızlık, tansiyon düşüklüğü, migren, halsizlik gibi nedenlerden dolayı da ortaya çıkabilir. Tüm bunların haricinde bazı hastalıklar da adet döneminde baş dönmesine neden olabilir.
Adet döneminde baş dönmesi daha çok adet öncesi sendromu nedeniyle ortaya çıkar. Adet öncesi sendrom denen rahatsızlığın teşhis ve tedavisi oldukça basittir. Daha çok 25-35 yaş aralığında görülür ve her adet döneminde tekrarlar. Belirtiler adet öncesi birkaç gün daha belirgindir. Adet dönemine girildiğinde ortaya çıkan belirtiler yavaş yavaş ortadan kaybolur.
Adet öncesi sendromunda baş dönmesi, yorgunluk, uykusuzluk, cinsel ilgide farklılık ve aşırı yeme isteği ile birlikte görülebilir. Adet döneminde baş dönmesi tansiyon düşüklüğü nedeniyle de çok sık karşılaşılan bir sorundur. Bu durumda tansiyon dengede tutularak baş dönmesi ortadan kaybolabilir. Tansiyon eğer 10-11'in altına düşmüşse baş dönmesi belirgin bir şekilde ortaya çıkabilir.
Adet döneminde tansiyon düşüklüğü görülme ihtimali oldukça yüksektir. Kan basıncı düştüğü için beyne yeteri kadar kan pompalanmaz ve dolayısı ile şikayetler başlar. Adet döneminde tansiyon düşüklüğü nedeniyle baş dönmesi yaşayan kişiler tansiyonu dengelemek için kan basıncını yükselten önlemler almalıdır. Özellikle yemek arkasından yapılacak hafif tempoda yürüyüşler kan basıncını dengelemek için faydalı olur.
Adet döneminde aşırı baş dönmesine maruz kalan kadının mutlaka bir doktora başvurarak baş dönmesinin nedenini araştırması ve nedene yönelik tedavinin başlatılması gerekir. Adet döneminde baş dönmesi, basit rahatsızlıklardan dolayı yaşanabileceği gibi ciddi problemlerden dolayı da yaşanıyor olabilir.
Adet öncesi sendromu (PMS Premenstural Sendrom) nedir
Kısa adı PMS (Premenstural Sendrom) adet öncesi sendromu. Kadınların ruh sağlığını ve sosyal ilişkilerini bozuyor. Adetten yaklaşık bir hafta önce başlayan, kanamayla birlikte de hafifleyip kaybolan PMS, kadınların yaklaşık yarısının, yaşamının bir döneminde karşısına çıkıyor. PMS yaşayan her 100 kadından 10’u bu dönemi “dayanılmaz” şeklinde tanımlıyor. İstanbul Üniversitesi İstanbul Tıp Fakültesi Psikiyatri Anabilim Dalı öğretim üyesi Prof. Dr. Sedat Özkan, “Kadınlar buna mahkum değildir ve birçok ailede kadının PMS olması dikkate alınmadığı için gereksiz huzursuzluklar, ilişkilerde bozulmalar ve psikiyatrik rahatsızlıklar ortaya çıkar” diyor.
Adet öncesi sendromu kadının ruh sağlığını ve sosyal ilişkilerini bozuyor Tüm bunlar kadının ruh sağlığını ve sosyal ilişkilerini bozuyor. İşteki verimliliğini düşürüyor. Rollerini yerine getirmesini güçleştiriyor. Kadının ev içi ve toplumdaki huzursuzluk ve çatışmaları da bu dönemin daha şiddetli ve sıkıntılı geçmesine neden oluyor. Pms kadının hormonları, beyni ve psikolojisi arasındaki bir etkileşim sonucu ortaya çıkar. Hormonlar, beyin kimyası ve psikoloji ilişkisi hipokrattan bu yana bilinir. Kişinin psikolojik durumundaki gerilme ve sarsılmalar hormonlarını etkiler, hormonlarda ki bozulmada beyni etkileyerek davranışa yansır. bu anlamda PMS hormonlar, beyin kimyası ve psikoloji bağlamında ve etkileşiminde ortaya çıkan bir nörohormonal ve psikolojik bir durumdur. Adet öncesi sendromunun psikolojik bir zemini vardır
PMS en sık 30’lu yaşlarda görülüyor. Ancak ilk adet görmeyle menopoz arasında her yaşta ortaya çıkabilir. Konuyla ilgili son yıllarda yapılan araştırmalar, kadınların yüzde 50-90’ının birden fazla PMS belirtisi yaşadığını gösteriyor. Yüzde 20-40’ında bu dönemdeki yakınmalar yaşamlarını etkileyecek düzeyde. Kadınların yüzde 10’unda klinik bir sendrom olarak ortaya çıkar ve bir atipik depresyon ve kaygı bozukluğu şeklinde kendisini gösteriyor. Öte yandan kadınlarda ortaya çıkan psikiyatrik bozuklukların çoğunluğunun adetle ilgili olduğu biliniyor. Kadınlarda psikiyatrik sendromlar; adet öncesinde, gebelikte, doğum sonrasında, jinekolojik ameliyat sonrasında veya menapoz sonrasında ortaya çıkabilir. Kadınlardaki psikiyatrik bozukluk ne olursa olsun büyük ölçüde adet dönemleri bağlamında ilk atak olarak ortaya çıkar. Kadının kendisi, yakın çevresi, eşi ve ailesi tarafından bunun bir tıbbi psikolojik durum olduğu mutlaka dikkate alınmalıdır.
PMS de mizaç düzensizliği ve duygu durumda değişiklikler ortaya çıkar. Huzursuzluk, sıkıntı, kaygı, engelleme eşiği düşüklüğü, çabuk sinirlenme, hatta zaman zaman çıldırcakmış gibi olma davranışları, duygularının yanında dürtülerinde değişiklik olabilir. Bir kısmında abartılı yeme davranışı ortaya çıkabilirken, Oral gereksiniminde artma, cinsel dürtüde değişiklikler ortaya çıkar, hatta bazı kadınlarda obsesyon ve paronoid algı ortaya çıkabilir. Bu problemler hormonal değişikliğin beyne etkisi sonucu ortaya çıkar. Bir dönem yapılan araştırmalarda kadınların işlediği cinayetlerin %67’sinin bu dönemde olduğu ortaya konulmuştur.Prof.Özkan “bu anlamda tıbbi durumun dikkate alınması ve farkındalık geliştirilmesi gerektiği kanaatindeyim” diyor. Amerikan Psikiyatri Birliği’nin hazırladığı DSM-5 tanı ölçütleri kitabına göre depresyon içinde kategorize edilmiş özel psikiyatrik bir durumdur. Adet öncesi sendromu kendi kendine düzelmiyor
Belirli kişilik yapısındaki insanlarda daha çok ortaya çıkar. Örneğin obsesif yapılı insalarda ortaya çıkabilir. Bu problemin hormonal ,biyolojik ve psikolojik boyutları vardır. Eğer kişinin annesinde bu problem varsa kendisinde ortaya çıkma ihtimalı yüksektir. Bu durum yetişme tarzı ve sosyal çevresi ile de oldukça ilgilidir. Yapılan bazı çalışmalar, cinsel kimlik özdeşimi endişelerinin yüksek olduğu kadınlarda, bu doğal ve fizyolojik olayın biraz daha sancılı yaşantılandığını ortaya çıkmaktadır.
Gebelikle baş ağrısı azalabilir
Regl ile migren atakları arasında ilişki belirten kadınların 2/3’ü gebelik sırasında ataklarının kesildiğini belirtmektedir. Bunun nedeni büyük olasılıkla gebelik sırasında östrojen hormonunun regl döngüsündeki gibi dalgalanmalar göstermemesi devamlı olarak yüksek seviyede kalmasıdır.Tedavisi diğer migren ataklarına göre daha zor
Regl dönemi migren atakları, diğer migren atakları ile karşılaştırıldığında daha şiddetli, uzun ve tekrarlayıcı ataklar olmasından dolayısıyla regl dışındaki migren ataklarına göre tedavileri daha güçtür. Bu nedenle tedavide, migren semptomlarını kontrol edecek ilaçlar kullanılabileceği gibi, regl döngüsünü engelleyecek seçenekler de düşünülmektedir.Baş ağrısı günlüğü tedaviyi şekillendirir
Bu tedavinin başında hastanın yapması gereken şey baş ağrısı günlüğü tutmaktır. Bu günlüğü tutmak ile hasta regl döngüsü ile baş ağrısı arasındaki zamansal ilişkiyi daha iyi anlar. Örneğin; regl kanamanın kaçıncı günüde baş ağrısının başladığı, kaç gün sürdüğü, hangi ilaçlara cevap verdiği gibi. Tavsiye edilen, bu günlüğün en azında 3 regl döngü boyunca tutulmasıdır. Edinilen bilgiler doktorun planlayacağı tedavi için önemlidir. Regl siklusunun düzenli olup olmadığı ve baş ağrılı süre hangi tedavinin seçileceğini belirler.İlaçlar atakların başında alınmalı
Regl dönemi migren tedavisi; atak tedavisi, kısa dönem koruyucu tedavi ve kesintisiz koruyucu tedavi olmak üzere başlıca 3 grupta incelenebilir. Atak tedavisinde uygun görülen İlaçlar mümkün olduğunca ağrının başında alınmalıdır. Baş ağrısına mide bulantısı da eşlik ediyorsa mide bulantısı önleyen bir ilaç da tedaviye eklenmelidir. Kısa süreli koruyucu tedavi de amaç daha ağrı ortaya çıkmadan ilaç alınmasına dayanır. Kişi başı ağrısın veya ağrımasın reglden 2 gün önce ilaç kullanmaya başlar ve kanamanın ilk 3 gününde de ilaca devam eder. Bu tedavi; regl dönemi düzenli ve baş ağrısı ile regl arasında belli bir zamansal bağlantı olanlarda kullanılabilir. Kesintisiz koruyucu tedavi ise; regl dönemi düzenli olmayan, atak tedavisinden fayda görmeyen, sık ve şiddetli migren atakları olanlar için bir seçenektir. Hastanın genel sağlık durumunu da göz önüne alarak belirlenen ilaçlar ağrı olsun veya olmasın her gün kullanılır. Bu koruyucu tedavinin süresi ise 6 aydır.Doğum kontrol hapları ile tedavi
Koruyucu tedavi için diğer bir seçenek olan “hormonal tedavi” ile östrojen hormonu dalgalanmalarını engellenebilmektedir. Vücuda östrojen hormonu verilmesi ile vücut hormon yapımını durdurmakta ve bu şekilde sadece dışarıdan verilen hormonun etkisinde kalınmakta ve dalgalanma da durmaktadır. Bu tip koruyucu tedavide en sık doğum kontrol ilaçları kullanılır. Genellikle doğum kontrol ilaçları ile regl dönemi başına 21 günlük hormon tedariki sağlar. Geri kalan 7 tablette aktif ilaç yoktur. 21. günün sonunda dışarıdan alınan östrojenin de aniden kesilmesine bağlı olarak migren atakları ortaya çıkabilir. Bu nedenle, doğum kontrol ilacı kullanmaya ara verilmeden devam edilmelidir. Hormonal tedavi auralı migreni olanlarda uygulanmamaktadır. Ayrıca 35 yaş üzeri ve sigara içen kadınlarda dikkatli kullanılmalıdır. Östrojenin bazı kanser tiplerini tetikleyebileceği de unutulmamalıdır.Poliplere dikkat
Çoğu zaman kolayca tedavi edilebilen ve hastaya rahatsızlık vermeyen polipler bazı vakalarda kısırlığa yol açabilirler. adetlerin çoğu zaman ağrılı olması, uzun ve pıhtılı olması polipten şüphelenmeyi gerektirir.Polip Nedir?
Polip kaynağını mukozadan alan rahim içinde veya rahim ağzında bulunan et beni şeklindeki tümörlere verilen addır. Polipler genel olarak iyi huylu tümörlerdir. Tek veya birden fazla olabilir. Bir polip saplı (mukozaya ampul şeklinde bir sapla bağlı) veya geniş tabanlı olabilir.Polip belirtileri nelerdir? Polipler kısırlığa yol açar mı?
style="background-color: white; font-weight: 400;" >Polipler çoğu zaman hiç bir belirti vermez. Bu durumda çoğunlukla rutin jinekolojik muayene esnasında tesadüfen görülürler. Ancak bazen adetlerin uzun ve pıhtılı olması polip şüphesi yaratır. Adet dışındaki vajinal kanamalar da önemli bir belirtidir. Poliplerin bir diğer önemli belirtisi de kısırlıktır. Polip rahim içinde yer kaplayan bir lezyon olarak embriyonun yerleşmesine engel olabilir. Polip Tanısı Nasıl Konulur? Polip tanısı en sık ultrason ile konulmaktadır. Ultrasonda rahim içini döşeyen dokunun kalın ve düzensiz olması polip şüphesi yaratır. Bu durumda sono-histerografi (SHG) denilen bir tanı yöntemi uygulanır. Bu yöntemde rahim ağzından girilen ince bir kataterle rahim içine az miktarda serum verilir. Serum rahim içini genişlettiğinden poliplerin kolayca görünmelerini sağlar. Bu yöntemin işe yaramadığı durumlarda histeroskopi ile kesin tanı koymak mümkündür.Polip Tedavisi Nasıl Yapılır?
Çok küçük, belirti vermeyen ve kısırlık problemi yaratmayan poliplerde progesteron tedavisi denenebilir. Ancak genel olarak polip tedavisi cerrahidir. Tedavide polip histeroskopi ile tabanınından kesilerek çıkartılmaktadır. Bu işlem klasik histeroskopi veya ofis histeroskopi ile yapılabilir. Histeroskopi sonrasında hastanede kalmaya gerek yoktur. Poliplerin kansere dönmesi çok seyrek bir durum olmasına rağmen çıkartılan parça patoloji incelemesine alınır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder